05 Mayıs 2024 - Pazar

Şu anda buradasınız: / TUNUS’TA DİKTATÖRLÜĞÜN AYAĞINA TAKILAN SİVİL DİRENİŞ
TUNUS’TA DİKTATÖRLÜĞÜN AYAĞINA TAKILAN SİVİL DİRENİŞ

TUNUS’TA DİKTATÖRLÜĞÜN AYAĞINA TAKILAN SİVİL DİRENİŞ Ahmet VAROL

Tunus’ta seçimle iş başına gelmiş olan cumhurbaşkanı Kays Said 25 Temmuz 2021 tarihinde, Anayasa kılıfına soktuğu bir sivil darbe gerçekleştirmişti. Biz, Vuslat dergisinin Eylül 2021 sayısında yayınlanan “Tunus’ta Anayasa Kılıflı Darbe” başlıklı yazımızda bu darbenin arka planı, gelişme süreci ve gerçekleştirilmesinin hemen ardından atılan adımlar hakkında ayrıntılı bilgi vermeye çalışmıştık. O yüzden oradaki bilgileri tekrar etmeye gerek görmüyoruz. Darbenin başlangıç dönemi hakkındaki gelişmeleri hatırlamak isteyenlere o yazımızı yeniden gözden geçirmelerini öneriyoruz. Bu ayki yazımızda ağırlıklı olarak Kays Said’in ülkeye “tek adam diktatörlüğü”nü geri getirme amaçlı adımlarının neden olduğu rahatsızlıklar, son dönemde bu konudaki planların önünü kesme amaçlı sivil direnişin etkileri ve diktatörlük sisteminin Anayasal bir zemine oturtulması için yapılan değişikliklerin halka onaylatılması amacıyla, darbenin birinci yıl dönümüne tekabül eden 25 Temmuz 2022 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan referanduma karşı sergilenen tavırlar üzerinde durmak istiyoruz.
İçeriden, İslamcı kesimin siyaset sahnesinde etki gücünü artırmasından rahatsız olan aşırı laik ve eski diktatörlük kalıntısı siyasi oluşumların, dışarıdan da Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin ve Avrupa’daki çağdaş emperyalist sistemlerin pohpohladığı Kays Said, Tunus’a Burgiba ve Bin Ali dönemlerinde uygulanan “tek adam diktatörlüğü”nü geri getirmeye gayet hevesli olduğunu attığı her yeni adımla daha belirgin bir şekilde ortaya koyuyor.

İlk sivil darbesini gerçekleştirdiğinde Anayasanın verdiği yetkileri kullandığını iddia eden Said, hukukçuların Anayasanın kendisine böyle bir yetki vermediğini ve onun Anayasanın ilgili maddelerini çarpıttığını ortaya koymaları üzerine Anayasanın işini görmediğini düşünerek onu bir bakıma askıya alan ve devre dışı bırakan kişisel kararlar almaya başladı. Aldığı kararların yine de “yasal” bir zemine oturtulduğunu iddia edebilmek için, kendince bazı yeni “düzenlemeler” yaptı. Ama bu düzenlemeler hukuki bir çerçeve oluşturulması değil “ben ne dersem kanundur” zihniyetinin bir yansımasıydı.
Çünkü yaptığı düzenlemeye Meclis’i yani parlamentoyu tamamen devreden çıkararak, cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu ile danışarak yasa çıkarabileceğine, ayrıca Bakanlar Kurulu’nun da Meclis’e karşı değil sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacağına dair genel kurallar koydu. Böylece yasamada parlamento tamamen devreden çıkarılarak yetkiler doğrudan cumhurbaşkanının elinde toplanırken, yürütme konusunda da tek denetçinin cumhurbaşkanı olduğu, hükümetin başka bir kişi veya kuruma hesap vermek zorunda olmayacağı yönünde kural konmuş oluyordu. Böyle bir düzenleme ise “tek adam diktatörlüğü”ne doğru ilerleme konusunda çok önemli bir aşama sayılıyordu. Üstelik Said bu düzenlemelerde, halkı temsil konumundaki bir Meclis’in veya doğrudan halkın onayına başvurmaksızın tamamen kendi kararlarıyla kendine çok geniş yetkiler veriyordu.
Bir yandan tamamen kendi kişisel kararlarından hareketle ve herhangi bir meşruiyet zeminine oturtma ihtiyacı duymaksızın diktatörlüğün “kurallar” çerçevesini oluşturmaya çalışırken, bir yandan da bu konuda izlediği politikaya muhalefet edebileceklerin gözünü korkutma amaçlı tehdit araçlarını da devreye sokmaya başladı.
Kendisine yönelik eleştirilerde bulunmasından rahatsız olduğu eski cumhurbaşkanı Munsif El-Merzuki hakkında “uluslararası tutuklama” talebiyle bir sözde yargı kararı çıkarttı. Bu arada onun diplomatik pasaportunun da iptal edildiğini duyurdu.
Aradan fazla zaman geçmeden, yine tamamen sivil nitelikli eleştirilerinden rahatsız olduğu Nahda Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nureddin El-Bahiri’yi tam bir eşkıya yöntemiyle kaçırttı. Bahiri, 31 Aralık 2021 tarihinde sivil kıyafetli polisler tarafından evine yapılan baskınla, herhangi bir yargı kararı olmaksızın kaçırıldı. Said’in İç İşleri Bakanı daha sonra Bahiri’nin ev hapsine mahkum edildiğini ileri sürdü. Oysa ev hapsine mahkum edilmesi durumunda evinde tutulması gereken Bahiri’nin nerede olduğu bile bilinmiyordu.
Kays Said, 6 Şubat 2022 tarihinde de Yüksek Yargı Konseyi’ni feshettiğini açıkladı. Hemen ardından güvenlik güçleri de binasını kapattılar. Üstelik bu kurumu, yargının içine sızan bazı suçluları devre dışı bırakmak ve herkesin adalet önünde eşit yargılanmasını sağlamak amacıyla feshettiğini ileri sürdü. İşin gerçeğinde onun amacı yargı mekanizmasını tamamen kendi güdümüne sokmak ve aynen Mısır diktatörü Sisi’nin yaptığı gibi yargı kurumlarına, listeler göndererek bunların topluca mahkum edilmeleri için talimatlar vermeye uygun zemini oluşturmaktı. Yargıyı bu şekilde talimatlar doğrultusunda toplu cezalandırmalar yapabilecek konuma getirmesi durumunda yargı kurumlarını aynı zamanda bir tehdit aracı olarak kullanma aşamasına da gelmiş ve böylece “tek adam diktatörlüğü”ne doğru giden yolda önemli ilerleme kaydetmiş olacaktı. Çünkü diktatörlük sistemlerinin muhaliflerini etkisiz hale getirmede kullandığı en önemli sopalardan biri yargı mekanizmasıdır.
Said’in çalışmalarını askıya aldığı milletvekillerinin, Meclis Başkanı Raşid El-Gannuşi’nin başkanlığında 30 Mart 2022’de düzenledikleri çevrim içi (online) toplantıda, olağanüstü döneme ait kararların iptaline dair teklifi görüşüp kabul etmeleri üzerine diktatör, parlamentoyu feshettiğini açıkladı. Oysa daha önce neden parlamentoyu feshetmediği sorulduğunda, Anayasanın kendisine böyle bir yetki vermediğini söylüyordu.
Bu kez adeta daha önce gözünden kaçan bir şey keşfetmiş gibi hareket ederek Anayasanın 72. maddesinin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Meclis’i feshettiği iddiasında bulundu. Geçmişte defalarca kez, Anayasanın kendisine böyle bir yetki vermediğini itiraf eden bir Anayasa profesörünün, parlamentonun kendisini rahatsız eden toplantısından sonra bu maddeyi keşfetmesi son derece ilginçti.
Zaten hukukçular da söz konusu maddenin cumhurbaşkanına böyle bir yetkiyi kesinlikle vermediğini, hatta parlamentonun feshine dair hiçbir içerik taşımadığını, Cumhurbaşkanının devletin birliğinin sembolü, bağımsızlığının güvencesi olduğu ve Anayasayı korumakla sorumlu olduğu hakkında genel bir hüküm içerdiğini dile getirdiler.
“Tek adam diktatörlüğü”ne doğru adım adım ilerleyen Kays Said, yargı mekanizmasını, muhaliflerini etkisiz hale getirmede bir sopa olarak kullanabilmek için 1 Haziran 2022 tarihinde bir adım daha atarak, 57 yargıcı, yolsuzluk, gizli anlaşmalar yapma ve teröre karışma şüphesiyle yargılananların suçlarını örtbas etme ithamıyla görevden aldı. Oysa onların görevden alınabilmeleri için en azından haklarında soruşturma açılması, haklarındaki iddiaları ispata yetecek delillerin toplanması ve bunun da hukukun mantığına göre yapılması gerekiyordu. Ama diktatör Said kendini hukukun da üstünde gördüğü ve kendi ithamlarını yeterli delil sayıldığı için hiçbir yargılama sürecine başvurmadan, bizzat yargıçları böyle toptan mahkum etme ve hepsinin işine son verme kararı verebiliyordu.
Bu kararı vermekteki asıl amacı ise ülkede, yargı mekanizmasında görev yapan herkese, siyasi muhaliflerinin bertaraf edilmesi konusunda göndereceği talimatlara göre hareket etmemeleri durumunda sonlarının aynı olacağı mesajı vermek suretiyle yargı organlarını bir sopa olarak kullanma siyasetini etkin hale getirmekti.
Ancak Said’in bu kararı gerek yargı kurumlarında, gerek siyasi çevrelerde ve gerekse sivil toplum nezdinde rahatsızlığın artmasına neden oldu.
Önce yargı kurumlarında görev yapanlar bir haftalık grev kararı aldı. Bizim bu yazıyı yazmamızdan kısa bir süre önce de grevlerini üçüncü kez bir haftalığına uzatma kararı almışlardı.
Yargı kurumlarında görev yapanların grevlerinin bir yandan devam ettiği sırada 16 Haziran 2022 Perşembe günü de Tunus’un en büyük işçi sendikası durumundaki Genel İşçi Sendikası tüm sektörlerde genel grev gerçekleştirdi.
16 Haziran’daki genel grev bütün ülkeyi ciddi şekilde sarstı. Çünkü birçok sektörde faaliyet, uçak, tren, gemi ve otobüs seferleri tamamen durdu. Tabii, ulaşım sektörünün durması bütün sektörleri etkilediği gibi, zaten söz konusu sendikaya üye binlerce işçinin çalıştığı daha başka sektörlerde de çalışma tamamen durdu.
Diktatörün adamları genel grevin engellenmesi için bazı yerlerde güç kullanma ve işçileri çalışmaya zorlama yoluna başvurmayı denedi ama başarılı olamadılar. Genel İşçi Sendikası’nın Genel Sekreteri Nureddin Et-Tabubi genel grevin %96 oranında başarılı olduğunu açıkladı.
Bu iki önemli grevin ardından basite alınamayacak kitlelerin iştirak ettiği gösteriler düzenlendi. Ayrıca 25 Temmuz tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan Anayasa referandumunun boykot edilmesi için kitlesel dayanışma oluşturulması amacıyla da gösteriler düzenlenmesi çağrıları yapıldı.
Çünkü söz konusu referandumun amacının halkın Anayasada yapılacak değişiklikler konusunda tercihinin sorulması değil, bu değişikliklerin halka da onaylatıldığının ileri sürülmesi için bir kılıf oluşturmak olduğu çok açıktır. Diktatörlüğün etkisini artırdığı bir siyasi ortamda yapılacak referandumların hiçbir zaman dürüst olmadığı ve sonuçların sandık başına gidenlerin tercihlerine göre değil diktatörlerin tercihlerine göre belirlendiği bilinen bir gerçektir. Bu sebeple ülkedeki siyasi çevreler, halktan “tek adam diktatörlüğü”ne heveslenen adamın hakim kılmak istediği sisteme kendince anayasal bir çerçeve oluşturmak amacıyla yapmak istediği değişiklikleri onaylamadığını hiç sandık başına gitmeyerek, referandumu tamamen boykot ederek göstermesini talep ediyor. Çünkü denetlenmesi ve gözlenmesi mümkün olmayan bir referandumda halkın sandık başına gitmesi durumunda tercihi “hayır” olsa da sandıklardan çıkacak sonucun “evet” olacağı biliniyor.
Tunus, bu sıralarda hassas bir dönemden geçiyor. Ülkede bir yandan diktatörlüğün geri dönmesinin engellenmesi için mücadele edilmesi, bir yandan da tehlikeli fitne ateşinin alevlenmesine fırsat verilmemesi gerekiyor. Bu açıdan sivil direniş büyük önem taşıyor. Sivil direnişin başarılı olması için de örgütlü, düzenli, disiplinli ve yerine göre bazı ihtilafları arka plana itebilen ittifak içinde hareket edilmesi önem taşıyor.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul